GENÇ İLTER

BAYRAMLAR

04.02.2019
627
BAYRAMLAR
Reklam

Bayramlarımız vardı bizim. El değmemiş, bozulmamış bayram tadında bayramlar… Hatırlar mısınız o günleri? Elimizdekileri bir tarafa bırakıp, oturup düşünelim şimdi. Bu kadar kısa zamanda ne değişti? Yaşantımız, hayallerimiz, gayelerimiz ve çocukluğumuz değişti. Çocukluğumuz… Kahkaha dolu, teknolojinin zehrinden uzak bir çocukluğumuz vardı bizim. Aldığı bayramlıkları sabah erkenden giyme hayaliyle yatan, ayakkabılarını, elbiselerini yatağının başköşesine koyup hayal kuran, kurduğu hayalin etkisiyle uyuyamayan çocuklar… Elindeki ucuz market poşetleriyle sokak sokak, mahalle mahalle dolaşan, bir şeker için bıkmadan usanmadan mutlulukla uzun uzun yürüyen çocuklardık biz. Babamızın elinden tutup, sabahın erken saatlerinde caminin yoluna düşen çocuklardık. Bayram namazında bunlar ne yapıyor edasıyla milleti izlediğimiz, cami çıkışında o kalabalığın arasında babamızı kaybetmeme tedirginliğini yaşayan çocuklardık biz…
Telefonlarımız, tabletlerimiz, kişisel bilgisayarlarımız yoktu bizim. Yerde bulduğumuz pet şişelerin içine kum doldurarak oynadığımız mahalle maçlarımız, bayram harçlıklarımızla aldığımız dondurmalarımız, akşam ezanlarına kadar süren sokak oyunlarımız vardı. Mahalle maçlarında sahibinin hiçbir oyunda olmayan, kendine has koyduğu kurallar da vardı…
Çocuk kahkahalarından geçilmeyen, aşkların, sevdaların, özlemlerin, heyecanların ev sahibi mahallelerimiz vardı. Sokakta paramız olmasa bile dondurma yediğimiz bakkallarımız, her karşılaştığında cebinden çıkardığı şekerleri bir çocuk gibi gülerek dağıtan amcalarımız, dedelerimiz… Henüz bu kadar küreselleşip, medenileşmemiştik biz!
Sonra 23 Nisanlarımız , 19 Mayıslarımız, 30 Ağustoslarımız,, 29 Ekimlerimiz vardı… 23 Nisan günleri öğretmenlerimizin belirlediği dans kıyafetlerimiz vardı. Belki de ilk defa elimize aldığımız mikrofonla heyecandan yarım yamalak okuduğumuz, devamını unutup kıpkırmızı kesilip yarım bıraktığımız şiirlerimiz vardı. Bu cennet vatanı bizlere emanet eden ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, şehitlerimize, gazilerimize övgü ve rahmet dolu giriş cümlelerimiz vardı…
Adım adım uzaklaşıyoruz bu yaşantımızdan. Hiçbir şeyin tatmin edemediği doymak bilmez nesiller yetişiyor şimdi. Babasının üç aylık maaşıyla güç bela aldığı pahalı telefonlarla, tablet bilgisayarlarla sokaklardan, mahalle maçlarından bihaber çocuklar yetişiyor şimdi. Oyuncakları bırakıp sanal dünyaya hızla giren, zehirlenen nesiller…
Sözümüzün dinlenmesi için büyümeyi hayal eden çocuklardık biz. Belki de cep telefonuna sahip olabilmek için büyümek isteyen çocuklardık. Ve nihayet büyüdük. Çocukluğun süslü rüyaları gerçek oldu da büyüdük… Cep telefonu sahibi de olduk. Ne değişti? Akşam eve gelmesini sabırsızlıkla beklediğimiz babalarımız yok. Onlar olsa da belki de en ufak heyecanı yok. Yatmadan evvel ufkumuzda derin yerler edinen masallar anlatan ninelerimiz yok. Sokakta gördüğünde yanaklarımızı öpüp şeker veren amcalarımız, kafamızı yastığa koyup uyumaya koyulduğumuz o anlarda gözümüzün önünde beliren bisikletler, futbol topları, su tabancaları da yok. Bayramlıklarımız yok.Siz büyümeyin çocuklar, siz büyümeyin.
Şimdi öyle bir dünya, öyle bir yaşantı var ki, büyümeyi düşünmek uykularınızı kaçırır çocuklar. Sokakta, yolda, otobüste, alışveriş merkezlerinde çocuklar görüyor kafamızı çeviriyoruz. İnsan olmanın gururunu taşıyan başlarımız şimdi bazen utançla yüz çeviriyor çocuklara. Çocuğun elinden tutup şeker vermek, ayaküstü sevip yanaklarını öpmek bazen de ona göz kırpıp dil çıkarıp onunla çocuk olmak istiyoruz. İlk anne babasına bakıyoruz ama. Yaklaşırsam tersler mi, çocuğu çekip götürürler mi? Haklılar aslında. Yerden göğe kadar haklılar. Öyle haberlerle karşılaşıyoruz ki bazen. İnsanlığımızdan utanıyor, gördüklerimize, duyduklarımıza inanamıyor, yerin dibine giriyoruz. Kirli bir dünyada, insan nüfusu arttıkça insanlığın azaldığı lanet bir gezegende yaşıyoruz.
Kelebek ömrü kadar ömrümüzde bizden sonra hiçbir iz taşımayacak abuk sabuk şeyler için yaşıyor, bizden geriye kalacak tek yadigar olan insanlığımızı unutuyoruz bazen. Yaşamımız boyunca edindiğimiz tek tecrübe belki de şuydu;hayatın siyah beyaz olduğu dönemler aslında en renkli dönemlermiş.Yaşam mücadelesinden başka hiçbir şeyin olmadığı bu yerde günü kurtarmanın derdiyle yanıp tutuşurken arada aklına geliyor insanın o günler. Düşünmeye vakit buldukça aklımıza geliyor ve özlüyoruz. Kurumuş, yaprakları dökülmüş, ayaz vurmuş bir ağacın bahara özlemi gibi özlüyoruz. Sahi ne iyi çocuklardık biz…

CANER AKAYDIN

Reklam
BİR YORUM YAZIN

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

GENÇ İLTER © Tüm Hakları Saklıdır. - 2021
Tüm haklarımız tarafımızca korunmaktadır. Bu siteden hiçbir yazı veya makale izinsiz kopyalanamaz çoğaltılamaz.