Burası Neresi?


Burası zindan! Okuduğum okuyacağım kitaplar sayılı, içtiğim suyun yudumu hesaplanır, bir yazma arzusu var ki içimde bunu ancak benden yazmak ayırır. Çok mektup yazdım kaçı görüldüden geçti kaçı dosyama kaldırıldı bilmiyorum. Az mektup aldım, burada yatmadan önce dua niyetine okuyorum.
Bir kuş gibi tünerim koltuğun kucağına eğer ıhlamur da varsa ortamda başlarım kafamdakileri anlatmaya. Şimdi birisi gelse ve mum yaksa masaya, muhabbet koyuydu saati unuttuk galiba… Derken çekilirim yine yalnızlığıma. Yatak, yastık, ben ve sivrisinek baş başa, vızıldamaya başladı işte başımda.
Üstünden kamyon geçen karınca nasıl kalır hayatta? Kaçırdığım otobüs için kaç saat beklerim durakta? Şu tükenmez kaleme hohlamadan neden akmaz sanki kâğıda? Sahi ne anlatıyordu en son okuduğum kitapta?
Geceyi sabah, sabahı gece ederim bu sorularla ancak öyle çizgi atarım takvimdeki sayılara, burada zaman zor olsa da oyalanacak bir şey çıkıyor insanoğluna.
Burası süzgeç diyor bazıları. Zaman farklı mekân farklı gelince telden süzülenler kalıyormuş bizimle, oysa telin üstünde kalanları da sevmiştim yüreğimle, anneme sarılmıştım bir görüşümde avuçlarını sırtımdan yavaşça kollarıma çekti ve omuzlarıma yükseltti sanki beni sorar gibi, sanki benden umar gibi biraz da hesap sorar gibi “iyi misin?” demişti.
Burası gurbet. Biz farklıyız, farkındayız. Bir gün kapıyı çekip çıkan arkasından el sallanan olacağız, o gün gelene kadar zarfa girmeye hazırlanan bir kâğıt gibi katlanacağız sonrasında kâğıdı matbaa olup çoğaltacağız.
DENİZ SEVEN
