FARK NEDİR ?
Haziran seçimlerinin en etkili konu başlığı elbette ekonomi. Ve anketlere göre, vatandaş artık cebinin aşırı yanmasından rahatsız halde. Muhalefet partileri seçim vaatlerini sayarken çiftçiden, işçiden, öğrenciden, emekçiden bahsederken iktidarın bu konudaki konuşmalarının kısır kaldığını, vatandaşı tatmin etmediği gözler önünde.
Buna karşılık AKP’den bir hamle geldi. Milletvekili aday listesinde AB Bakanı ÇELİK, Ekonomi Bakanı ZEYBEKÇİ, Maliye Bakanı AĞBAL yer almadı. AKP’de sanırım ekonominin artık can yaktığını fark etmiş ki böyle bir hamle geldi.
Seçmenin bu seçimi ciddi anlamda önemsediği gözler önündeyken, AKP değişim ve yenilenme hareketini sürdürüp, seçmenlere seçim sonrası ekonomi için garanti vermeye çalışıyor. Son zamanlardaki özelleştirmelerle ciddi anlamda eleştiri alan iktidar bu hamleyle vatandaşın sorunlarının çözüleceği vaadinde de bulunmuş oluyor. Lakin seçmen ise ellerinde çözüm varsa sorunların hemen çözülmesini istiyor. Bu ekonomi gidişatına ve gündemi bazı sorularla ve alanlarında uzman kişilerin cevaplarıyla bakalım.
Peki, ekonominin bu gidişatı bizleri nerelere sürükler? Şirketler açısından bakıldığında döviz borcu olan şirketler bu borçlarına sigorta almamışlar ise var olan kurdan borçlarını ödemeye devam edecek. Bir diğer etkisi ise doğrudan veya dolaylı yoldan enflasyona etkisi olacak. İthal ettiğimiz ürünlerin fiyatları artmaya başlayacak. Hem halk hem de yatırımcılar bu konudan olumsuz etkilenecektir. Yabancı yatırımcılar ülkemizde daha fazla bulunmak istemeyebilir bu yüzden içerde dönen piyasa hareketliliği azalırken kurlarda yükseliş beklenebilir. Bunun ise en yakın örneği Türkiye’den yatırımlarını çeken Japon firmalarıdır. Bu tip yatırım çekilmeleri yüzünden yaklaşık 80 milyon dolar piyasadan çekilmiştir. Bu tip olaylar ve kur artışı en basit örneklerle şu şekilde göz önünde bulundurulmalıdır; Kurdaki yükseliş dolayısıyla özel sektörün dış borcu TL cinsinden 1 haftada 112 milyar TL arttı.
Peki, AKP ilk döneminde geldiğinde neler yapmıştı da piyasayı canlandırmıştı? AKP iktidara geldiğinde ülkemizde dış yatırımcılar için güven ortamı yoktu, dış yatırımcılar piyasaya kolay kolay sokulamıyordu. AKP ekonomik krizin eşiğinde olan Türkiye’yi DSP-MHP-ANAP koalisyonundan alarak tek parti şeklinde iktidara gelmişti. Başa gelen AKP ekonomik alanda büyük reformlarla geldi. Halka kemer sıktırma politikasından ziyade devlete kemer sıktırma politikasına gitti. Dış yatırımcılara ülkede güvenli bir piyasa ortamının var olduğunu göstererek dış yatırımcıları piyasaya çekmeye başladı. Önceden 20-30 gün arası süren şirket kurulumlarını 2-5 gün sınırına kadar indirerek bu yolu kolaylaştırdı. Teşvik edici yatırımlar yaptı. Halk artık alım gücünün olduğuna inanarak ev, araba almaya başladı. Dış yatırımcılar Türkiye’ye sıcak para girdisinde bulunarak piyasada dönen para miktarını arttırdı. Bu şekilde ülkeyi kalkınma yoluna soktu.
Günümüze bakıldığında ise tekrar ekonomik bir kötüye gidiş olduğunun farkındayız. Birçok ekonomist de bu görüşte bulunuyor ve birçok çözüm önerisinde bulunuyor. Bunları göz önünde bulundurup değerlendirmenin kimseye bir zararı olmayacaktır. Bu başlıca öneriler şu şekilde oluşuyor; Öncelikle sakin bir şekilde kararlar alınmalı. Devlet tekrardan bir kemer sıkma politikasına gitmeli. Kemer sıkmadan sonra bir güven ortamı tekrardan kurulmalı. Hem yerli hem de yabancı yatırımlar için. Güven ortamı oluşturulduktan sonra yerli yatırımcıya yatırım yapması teşvik edilmeli. Dışa bağımlılık azaltılmalı. Örneğin çiftçiye destek verilmeli, hayvancılık arttırılmalı, fabrikalar kurulmalı, endüstri ve bacasız sanayi geliştirilmelidir. Yani sınırlı yatırım olan inşaat sektöründen ziyade piyasayı canlı tutacak ve içerde sürekli bir para akışı sağlanacak işler yapılmalı.
Yazımı ATATÜRK’ün 1922 yılında söylediği bir söz ile bitirmek istiyorum. “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner.”
Saygılarımla.
Hasan Hüseyin YILMAZ