GARİP BİR ÇOCUK
Garipti garip olmasına ama Çocuk mudur bilinmez.
14 yaşı vardı belli, 44’e yaslanmış.
Tüysüz ve pürüzsüz eh birazda çelimsiz.
Sırtında da kambur belini biraz bükmüş.
Uzak kalacak artık, ana baba ve gardaştan.
Onun gibi 300 çocuk, iradesi ataştan.
Garipti elbette, ne gerek vardı bunca acıya!
Rahat uyku yoktu, yemiş mi hiç doya doya?
Geceleri gölgelerden gelen, bir gizemli ses!
Bu uyku çok sana, uykunu yarıda kes.
Mavi kefen çıkarılır usulca, gıcırdayan ranzaya tezat.
Bu yaşta ne gerek, bu ne feda ne inat!
Giydin mi yeşile çalan, çocukluk hayalini.
Süsler puslu düşler, nöbet denen ibadeti.
Ne garipsin be çocuk gece saat 3!
Komutan sorarsa koridor, boydan boya 83.
6 odası var kapıları açık ve havalı.
İçerde aslanlar var, 8 ranzada sıralı.
Bu kaçıncı volta, saat kaç oldu acaba?
Allah’ım uyusam günah yazılır mı bana?
Havada soğuk, kaloriferin kendine hayrı yok!
Bu uğultu nerden geliyor, rüzgâr ammada çok!
Uyusana garip çocuk, sen kime sağlarsın fayda?
Dışarıda yaşıtların, senden daha garip ve hayta.
İki yıldızlı bekçi senden isteyince apoletini.
Arkadaşlarını uyandırmadan dersin ki 3357.
Vukuat var mıdır? Diğer nöbetçi nerede?
Gelir pembe bir yalan, çamaşırları filelemekte.
Vatanı kurtardın da garibim bir arkadaşın mı kaldı!
‘Arkadaşta ‘ne hakaret. O bende can ve kandı.
Bu kalabalık sessizliğe rağmen, bitince vazifen.
Olursun artık rahata körelmiş, tüm acıları Sezen.
Nice anılar geçti nice hülyalar ve rüyalar.
Şimdi omzuna konacak, gökteki yıldızlar.
Unutma! Garip çocuk, geçmişini unutma sakın!
Bir tutam rüzgâr ne ki! Sen fırtınalar yarattın.
Yunus Emre Bilgin