GENÇ İLTER

HİÇ OLMAYACAK YARINLAR

23.06.2018
444
HİÇ OLMAYACAK YARINLAR
Reklam

Geçen Ramazan Bayramı vesilesi ile memleketim olan Yozgat’a, aile büyüklerimi ziyarete gittim. Yol boyunca, yaklaşık  320 km., insanlar akın akın yollara düşmüş, herkes annesini, babasını yada köyünü ziyarete gidiyor. Annem bu konuyu  ” ne güzel bir şey ki İnsanlar büyüklerini unutmuyor. Bu trafik çekilir, önemli olan O insanların Sılayı Rahim yapması” diyerek ele alıyor. Gerçekten de öyle. İnsanlar büyüklerini unutmuyor. Ankara’dan, İzmir’den Bursa’dan, Fransa’dan, Almanya’dan kalkıp, Anadolu’nun bilinmez bir köyüne ulaşabilmek için saatlerce yol gidiyor. Bizde başkaları için az sayılabilecek fakat bizim için uzun bir yolculuk sonrası köyümüze ulaştık. Büyüklerimizin gözlerinden dökülen mutluluğu okuduk. Onların çocuklarını, torunlarını yanlarında görebilmek için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olan yüreklerinin sesini dinledik. Ve sırf biz tadalım, geldiğimizde bir domates dahi olsa dalından yiyelim diye, sabahtan akşam kadar çapa yapan ellerinden öptük. Ve her ne kadar hava şartlarından dolayı dolu dolu geçiremesek de çok güzel bir bayram yaşadık. Gitmeden bir önceki gün, hafifçe yağan yağmurdan balkona sığınıp sohbet etmek nasip oldu. Babam bir konu hakkında konuşurken “….elli yıl sonra…” diye bir ifade kullandı. Altmış yaşlarında olan anneannem ise bu ifadeye karşılık “elli yıl sonra ben olmayacağım ki” dedi. Belki siz okuyucular için bir şey ifade etmemiş olabilir. Ama o an bende bir pencere açıldı. Kendi kendime “elli yıl sonra o olmayacak” dedim. Ne kadar garip bir cümle değil mi? Olmayacağını biliyorsun. Karşında oturuyor, bakıyor, konuşuyor ama elli yıl sonra olmayacak, belki anılmayacak. Baharlar gelecek, kuşlar uçacak, bayramlar kutlanacak, insanlar mutlu bir şekilde birbiri ile sohbet edecek ama sen olmayacaksın.  Belki bizlerde olmayacağız. Bunu Allah bilir. Ama bir umut diyorsun. Fakat o insanda, anneannemde o umudu görememek acı bir şey.  İşte dünya hayatı bu kadar kısa, “bugün varız yarın yokuz.” dedikleri bu olsa gerek.  O halde neden birbirimizi kırıyoruz. Neden birbirimize düşman kesiliyoruz. O şöyle bu böyle demekten ne zaman kurtulacak, ne zaman barış için mücadele edeceğiz. Ne zaman ağaç kesmekten ziyade bulduğumuz her yere bir fidan ekme telaşına düşeceğiz. Ne zaman “Komşusu açken kendi tok yatan bizden değildir” diyen Efendimizin hadisine uyup komşumuzu düşünüp lokmamızı onunla paylaşacağız? Ne zaman birbirimizin derdiyle dertleneceğiz?  O araba aldı bizde daha iyisini alalım değil de, kazasız belasız binmesi için dua edeceğiz?  Ne zaman haksıza karşı durup, haklıdan yana olacak, ne zaman güçlünün yanından ziyade garibanı savunacağız? Ne zaman? – Elli yıl sonra mı? Unutma elli yıl sonra o olmayacak, belki biz olmayacağız. O yüzden bugünün kıymetini bilip, insanlığı kucaklamak lazım. Ahlakın köklerine sarılıp, saygının pınarlarından içerek, kim olursa olsun ön yargısızca, kılığına kıyafetine aldırmadan, arabasına evine cüzdanına bakmadan, insan olduğu için, canlı olduğu için, daha güzel bir dünya için yaşamak lazım. Yoksa geçen elli yıl olsa ne olur, yüz yıl sonra olsa ne olur. Önemli olan sınırlı bir ömürde, ömürsüzlüğü kazanmak…

Ve köyümden çıkıp, etrafımda uzanıp giden ekin tarlaları arasından evime dönerken, arabamın dikiz aynasından bir baktım ve şu dua döküldü dudaklarımdan “Allah’ım büyüklerimizi başımızdan eksik etme. Çünkü onlar giderse, kalplerde ki merhamet gider.”

Emre ÖZCAN

Reklam
BİR YORUM YAZIN

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

GENÇ İLTER © Tüm Hakları Saklıdır. - 2021
Tüm haklarımız tarafımızca korunmaktadır. Bu siteden hiçbir yazı veya makale izinsiz kopyalanamaz çoğaltılamaz.