İnsan Olmak


Çürüdük. İçimiz çürüdü, duygularımız, insanlığımız, aklımız beynimiz… Şiddet gören, aşağılanan,
bastırılmaya çalışılan insanların , duymaya görmeye bile dayanamadığımız muameleleri, her gün her
an acımasızca yaşadıklarına şahit olmak ne kadar zorsa, bu zorbalığı yapan varlıkların
ödüllendirilmişcesine serbest kalmaları, ellerini kollarını sallayarak kendilerine yeni kurban
arayışlarında olduklarını bilmek de o kadar çileden çıkarıcı bir durum. Ancak hepsinden de kötüsü,
tacizcisinden, tecavüzcüsünden, katilinden daha vahim durumda olanlarsa, hiç utanmadan,
sıkılmadan bu aşağılık varlıkların yaptıklarına kılıf uydurmaya çalışanlardır. Çünkü onlar da
kendilerinde yeri geldiğinde aynı davranışı gerçekleştirme potansiyeli ve hatta hakkı görürler.
Bahaneler hep hazır. Orada ne işi vardı, kim bilir ne yaptı, ne söyledi, namusumuz, şerefimiz, dinimiz.
Emanetimiz… Yeri geldi bekçi yeri geldi emanetçi oldular.döverken öldürürken yaratıcı tarafından
onlara emanet edilen(!) yegane kutsalı korudular. Hayatı boyunca sürekli eziyet edilen bir insanın
sözde ne kadar değerli olduğunu ve yapılan her şeyin bu sebeple yapıldığına inandırmayı hedeflediler.
Peki şimdi ne olacak? Annesi gözü önünde öldürülen çocuğa, eşinden boşanmak istediğinde sen
kadınsın sen düşün denilen insana, eşi tarafından, yeni doğum yaptığı hastanede bıçaklanan anneye
kim kendi ayakları üzerinde durabilme teminatı, gücü verecek? Göz yuman Devlet mi, arkasında
durmayan aile mi, şakşakçı, gösterişçi toplum mu, ezberden ibaret eğitim kurumları mı yoksa din
adamlarının elinde kültürel bir silaha dönüşen din kurumu mu? Şuan bunları yazarken bile gündem
değişti. Belli kimseler dışında insanlar hayatlarına kaldıkları yerden devam ettiler. Yine çocukları
arasında ayrım yaptılar. Kız çocukları, babalarına, ağabeylerine hatta erkek kardeşlerine hizmet
ediyor. Şuan saat 00.23 ve ben evimde bunları düşünürken ağabeyim arkadaşlarıyla sahilde çay
içebiliyor. Yine bir yerlerde birileri hiç istemedikleri hayatları yaşıyor. Tehdit ediliyor, aşağılanıyor ve
ne yazık ki yetiştirilme tarzlarından ötürü bu durumu kaderi olarak görüyor. O kadar söylenecek söz
var ki diye başlanan cümleler ediliyor ama kimse hiçbir şey söylemiyor. Söyleyin, konuşun, okuyun,
anlatın. Elinizden geldiğince bilinçlenin ve öğrendiklerinizle insanlara ışık olun. Bir yerde okumuştum.
Bir kadının eğitimi, annesinin kendi annesinin karnındayken başlar diyordu. Söz çok doğru yalnız
tamam olabilmesi için o eğitimin devamı da gereklidir. bu nedenle kadın toplumdan
soyutlanmamalıdır, kendi ayakları üzerinde durabilecek özgüvene sahip olabilmelidir. cinsiyetler
arasında hiçbir farkın olmadığını her alanda ve her koşulda göstermenin en etkili yolu, eşit haklara
sahip olunduğunun yaşayarak öğrenilmesidir. Böyle bir anlayışa sahip olunan bir toplumda makro
düzeyde devlet koyduğu yasalarla, etkili cezalarıyla, eğitimi öğretimden elzem tutmasıyla, insanları
derinden etkileyen dinin yanlış kişilerin malzemesi olmasını engellemesiyle var oluş sebebi olan kendi
toprakları içinde yaşayan halkını koruma vazifesini yerine getirirken, mikro düzeyde birey de aynı
şekilde sorumluluklarını, haklarını, özgürlüğünü, aynı zamanda sınırlılıklarını ve en önemlisi de insan
olmanın vermiş olduğu iradesini kullanabilme yetkinliğine sahip olarak yetişir. Olması gereken bu.
İnsan olmak. Bizden beklenen tek şey tek meziyet bu. Yoksa her ses olduğunda balkona cama
çıkmaya ve ülkeye de dünyaya da insanlığa da lanet okumaya devam. Seçim bizim.
BEYZA SAPİL
