GENÇ İLTER

KAĞIT RULOSU

24.04.2020
642
KAĞIT RULOSU
Reklam

Her gün kâğıt rulosunun yanına mutlaka giderdi. Bir kâğıt koparıp daktiloya yerleştirir ve harfleri kondururdu üstüne birer birer. Kâğıt rulosu önemliydi… Bunun dışında her sabah kahvaltısını özenle yapar, çayını demler, bitince de her şeyi toplayıp yerine koyardı. Alışkanlıkları önemliydi. Vazgeçemiyordu. Tıpkı kâğıt rulosu gibi. Üç odalı bir evi vardı. Yalnız değildi. Biri evi çekip çeviriyordu. Kâğıt rulosunu da. Bir gün güneşin ardından yeniden bir güne başlamış kahvaltısını yapmış ve kâğıt rulosunun yanına gitmişti ki. Bir şey fark etti. Rulo yenilenmişti. Ancak tersti. Kâğıdı koparmaya çalıştı biraz zorlandı. Ama sonra yeniden günlük alışkanlıklarına devam etti. Kâğıt parçası daktiloda, harfler kâğıtta yerini aldı. Ertesi gün yine aynı. Bir hafta olmuştu. Rulo hala tersti. Her geçen gün biraz daha sinir oluyor ancak değiştirmiyordu. Oldukça uysal biriydi. Ses etmezdi. Bazı özel ve hassas şeyleri koruduğu müddetçe diğer şeylere sabredebilirdi. Tezgâhta kalan bardaklara, dolapta düzensiz duran kaplara, odada otururken dışarıdan gelen seslere… Bir daha yüzüne bakacağı kişiye eleştirici bir şey demektense susmayı tercih ederdi. Bir sabah yeniden kâğıt rulosunun yanına geldi ve rulo hala tersti. Önce ruloyu düzeltti (bu sefer). Ardından mutlulukla, rahatça kağıdını kopardı ve daktiloya yerleştirdi. Yüzü gülüyordu. Zafer elde etmişti sanki. Peki neye karşı, kime karşı? Kendisi mi yoksa evdeki diğer kişi miydi kazandığı? Belki de sadece kâğıt rulosunu yenmişti. Aslında o sadece bir kâğıt rulosunu düzeltmemişti. Kendinin sınırını göstermişti. Diğer kişiye sessiz kaldığı her şey için, değiştirebildiği tek şeyde kontrolü ele alıp değiştirerek sabrının ve sessizliğinin bir sınırı olduğunu göstermişti. Ve sadece bir kâğıt rulosu ile. Bir saniye sürmüştü (halbuki) belki de o rulonun düzeltilmesi. Ama ona bir ay katlanmıştı. Belki de aslında bir saniye değil bir ay sürmüştü o kâğıdı düzeltmesi. Portakal kokusunu bilir misiniz? Kabuğu biraz yarıldı mı kokusu koca bir salonu (belki de tüm dünyayı) doldurabilir. Ve tabi ki kalpleri de. Nereden geldiğini anlayamazsınız ama bir salonda biri yerse mutlaka portakalın varlığını anlarsınız. Canınız çeker. Sonra koku kaybolunca unutursunuz belki (hayata karışırsınız yeniden). Sonra bir kez daha olur bu. Ve bu sefer portakalı kendiniz için alıp yersiniz. Mutlu son. Peki ya kâğıt rulosu. İkisinde de bekledik. İkisinde de sınırımız vardı. Biri kısa biri uzun. Biri zor biri kolay. Daktiloya düzgün bir kâğıt rulosundan kâğıt koparmak portakalı elde etmekten daha mutlu ediciydi ama onun için. Portakalın kokusu da ruloya her seferinde bakıp sinirlenmekten daha zevkli. Süreç mi sonuç mu peki (o zaman)? Hangisi daha iyi? Yine bir gün sabah kalktı (bizimki). Kahvaltısını özenle hazırladı. Düz duran kâğıt rulosundan bir kâğıt aldı. Daktiloya koydu. Harfleri dizdi art arda. Sandalyesinden kalkıp dışarı çıktı. Bir portakal kokusu duydu sokakta ve çekti içine. Sonra gün biterken (yeniden) odasına geldi ve gözünde tek bir şey yansıyordu. Masadaki düz duran kâğıt rulosu…

 

 

Betül AKBAŞ

Reklam
BİR YORUM YAZIN

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

GENÇ İLTER © Tüm Hakları Saklıdır. - 2021
Tüm haklarımız tarafımızca korunmaktadır. Bu siteden hiçbir yazı veya makale izinsiz kopyalanamaz çoğaltılamaz.