KÜÇÜK, ŞİRİN, FANATİZM
Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür: Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur… İdeolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar.
Fanatizmden böyle bahseder Michel Cioran belki de yapılabilecek en iyi tanımı yapmıştır. Masumane duygularla inandığımız değerleri zamanla içgüdüsel olarak putlara taptığımızdan, düşlerimizin ve çıkarlarımızın nesnelerini, kayıtsız şartsız şeyler haline getiririz.
Ne kadar belli etmemeye çalışsakta içimizden bağlı olduğumuz düşünceyi yakışıksızca severiz, başkalarını da onu sevmeye zorlarız, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye de hazırız. Şimdiler de gördüğüm herkes böyle. Belki ben de aynıyımdır. Mutlak doğru sadece benim düşüncelerim olmak zorunda mı? Tahammülsüzlük hat safhada. Bir düşünce katli var. Hangi ahlaki yapı bir düşünceyi yanlış olarak tanımlayabilir? Yanlış olarak nitelediğimiz şeylere inananlar veya iman edenler var. Onlara göre de biz mi yanlışız?
Yine çok güzel bir betimlemesi var Cioran’ın “Bir doğruyu, kendi doğrusunun elinde bulunduran kişinin yanında şeytan bile epey soluk kalır.”
Hayvani bir şevk ile bağlı olunan fikir, yanında hoşgörüsüzlük ve ideolojik taviz vermezlik getirir. Bu da inananları potansiyel katil yapar. Düşünceleri ilahlaştırmak, katliamları onaylayan çığırından çıkmış fanatiklerin sapkın aptallığının en temel alışkanlığı. Kendi düşünce ilahlarına karşı hiçbir ortak istemeyen bu alevli gözler, her fikri yok etmekte büyük keyif ve zevk duyarlar. Bir fikir uğruna öldürüyorsa onun için pekâlâ ölebilir de; her iki durumda da, tiran veya şehit de olsa, bir canavardır.
Toplumumuz köreldi, sabit fikirlerle etrafı sarılmış sığ şaklabanlara kaldık. Yeni fikir üretmek kati suretle yasak. Oysa ki fikirlerin birbirinin yerine geçebileceğini kabullenmek gerek.
Bir doğrunun peşine takılmak ve onu bulduğuna emin olmak bir düşüş değil ise nedir?
Fanatizmdir. Fanatizm bir idrak iltihabı. İnsanı işgörür olduğuna ikna eder, yaptığı terörü zevkli kılar, güzel kokulu bir cüzzam gibi bedenleri eritir, ruhlara bulaşır, boyun eğdirir; insanları ya ezer ya da taşkınlaştırır. Kuşkucu ve sorgulayıcı olmak tek merhemdir bu cüzzama. Durmadan vaaz veren solucanlar her tarafta her kurum kendi misyonunu dayatma peşinde halkımız bir yerlere çekiştirilmekte, her belediye küçük çaplı tapınak her birinin kendilerince gizli ritüelleri ve kendi yarattıkları putları.
Apaçık gerçekten daha saklı ne olabilirdi ki?
Biz ve diğerleri. Ne kötü bir kayıp. Cüzzamın son raddesi.
Artık kendi kutuplarımızı parçalamalı kendi putlarımızı yıkmalı üstümüzdeki pis fanatizm libasını yakmalıyız. Toplumu kurtarabilir miyiz? Orası şüpheli. Fanatizmin tadını bastıracak daha büyük bir günah bulmadan halkı bu afyondan uyandırmak çok zor bir merhale olsa gerek.
Başkalarının düşüncelerinin karanlığını kendimizin feneri olmadığını şu siyah dün ve bugün hatta muhtemel yarında görmek ve duymak yetmeyecek mi? Sefalet epeydir komşumuz Felaketinde eli kulağında. Lütfen uyanınız!
Yunus Emre Bilgin
Yunus emre bilgini by ifade olarak taniyoruz bu kadar guzel anlatim yapilmazdi mutlaka seminer vermesini kendisinden rica ediyoruz
Umarım bir gün yazarımızın seminerine katılabiliriz, neden olmasın? 🙂
Somut bir problemi içselleştirmiş toplumun, hastalıklı bir bedenin çaresizliği ile soyutlayarak güzel bir anlatım olmuş. Çok başarılı.
Ek olarak fikrimce ;
Türkiye gibi sürreal bir ülkede fanatizmin çökmesi için paylaşımcı insanların daha fazla olmasına gerek yok. Eğer fanatizm ateşi bir gün fanatikleri yakarsa poşet etkisi ile sürü nirvanaya yaklaşabilir.
Çok hoş bir yorum, teşekkür ediyoruz, iyi okumalar 🙂
Çok güzel bir anlatım olmuş. Gerçekten bugünlerde insanların bu yazıdan ders çıkarması lazım artık. Yunus Emre’nin emeğinine sağlık.
Teşekkür ediyoruz, sevgiler..