PAZAR
PAZAR
İnsanın pazara gitmesi bile bir amaca bağlı ,emeğe bağlı…
Önce kendini hazırlıyor insan, sonra birikmişinden bir kısım ayırıyor harcamak için, yola çıkıyor mesafe kat ediyor. Pazarın girişinde ne varsa alıyor mu hemen insan? Önceliği ihtiyaçlarına veriyor. İyice bakınıyor, ney, nerede, kaça… Bir elma tezgahına yaklaşıyor “elma ne kadar?” hemen alıyor mu? Almıyor. Domates tezgahına varınca “bunları tartalım usta” diyor. Az ilerde zeytinci var “tadabilir miyim?” diye soruyor.
Hayat bu değil midir şöyle bir bakınca? Bir şeylere ulaşmak için emek vermemiz olsun, birikmişimizden kullanmamız olsun, kat ettiğimiz mesafeler olsun.. Aldığımız meyvenin en güzelini ararken hayatımıza girenlerin muhasebesini yapamayışımız neden?
Elmanın ne kadar olduğuyla değil de insanların bize ,bizim insanlara neler katacağımızla bakalım. Domatesleri değil insanların insanlığını tartmaya çalışalım, sonra kendi insanlığımızı da koyalım teraziye bakalım bizim insanlığımızın ne kadar geliyor diye. Son olarak zeytinin tadına bakarken hayatın, gençliğin, yaşlılığın, umudun, mutluluğun, baharın, gecenin, ayazın, güneşin… tadına bakmadan çıkmayalım bu hayat denen pazardan.
Olur ya hayat bu eli kolu dolu olmak da var boş dönmek de var. Hem sonra doluluk da önemli değil ki, ne kadar aldığın neler aldığın mühim olan.
Keyifli alışverişler güzel insan 🙂
Siyah Çekirdekli Güneş