SANSÜR


İnternetin ve Sosyal medyanın artık hayatımızın vazgeçilmez bir objesi haline geldiği açık bir gerçektir. Bizlere ne kadar faydası olduğunun sorgulanması da doğaldır. Ancak insanların farklı kültürlerle etkileşimi ya da bilgiye ulaşımı asla engellenmemelidir.
Resmi gazetede yayınlanan ‘ Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamında Sunumu Hakkında Yönetmelik ‘ ile Netflix, BluTv ve PuhuTv gibi dijital platformlar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) denetimi kapsamına girdi.
Daha önce Twitter gibi sosyal medya organlarını geçici olarak, wikipedia’yı ise kalıcı olarak erişime engelleyen iktidar bu kez de internet televizyonculuğu ve yeni medyaya el attı. Ancak şuan için sadece görsel mecralara el atılırken gelecekte yazılı mecralara da bir yaptırım olup olmayacağı tam bir muamma.
Kararın ardından sosyal medyada kullanıcıların tepkili olduğu gözlemleniyor. Ayrıca çeşitli capslerle alınan kararla adeta dalga geçiliyor. Kullanıcılar paralı olarak aldıkları ve tercihe bağlı olarak kullanılan mecraların sansürlenemeyeceğini, bunun kişilerin birer hakkı olduğunu savunuyorlar.
Basın özgürlüğünü savunan bir oluşum olan Sınır Tanımayan Gazeteciler organizasyonu internete yaptırım uygulayan ülkeleri, internete düşman olan ülkeler ve interneti gözetim altında tutan ülkeler olarak sınıflandırıyor. İnternete düşman olan ülkelerde sıkı yaptırımlar uygulanıyor ve tüm internet erişimi iktidar kontrolünde gerçekleşiyor. Türkiye 2016 yılında bu listede interneti gözetim altında tutan ülkeler arasında bulunuyordu.
Katı internet yasakları olan ülkelerin başında Kuzey Kore, Burma, Küba, Suudi Arabistan, İran, Çin gibi ülkeler yer alıyor. Bu ülkelerde internete sadece hükümetin izni ve bilgisi dâhilinde erişilebiliyor. Ayrıca vatandaşların mailleri de belli bir süzgeçten geçirilip sadece izin verilen mailler gönderilebiliyor.
Sanırım RTÜK, aldığı kararı tekrar gözden geçirip, insanların neden televizyon izlemekten kaçıp paralı internet yayınlarına yöneldiğini araştırsa daha somut ve Türk televizyonculuğu açısından iyi sonuçlar elde edilebilir. Kadına şiddetin, çocuk tacizlerinin, silah ve cinayet temalı dizilerin yoğun olduğu medyamızda herhangi bir sorun yokmuşçasına insanların paralı olarak ve kendi tercihleri ve zevkleri doğrultusunda yöneldikleri bu mecralara el atmak açıkçası insanların özel hayatına müdahale edildiğini düşündürüyor.
Yeni medyanın(internet yayıncılığı) gün geçtikçe artan bütçe ve takipçisi ile cezbedici bir sektör haline gelmesi, sanırım, çeşitli vergi ve yaptırımlar ile kazanılan parayı bölüşme çabasına girilmesine neden oldu.
Benim bir internet kullanıcısı olarak naçizane tavsiyem öncelikle Türk medyasının ve televizyon sektörünün içindeki pislikler ile mücadele edilmesidir. Eğer bu düzeltilir ise kullanıcılar zaten kendileri için en iyisi olanı yine tercih edeceklerdir.
İnsanların özgürlüklerine müdahale edilmesi ve baskı altına alınmaya çalışılması bir zihniyet yaratma çabasıdır. Ancak şunu unutmamalıyız ki sosyal medyanın gücü günümüzde oldukça yüksektir. Bundan dolayı, alınan kararın, insanları caydırmaktan ya da baskılamaktan çok RTÜK’ün güvenilirliğinin azalmasına yol açacağını düşünmekteyim
Şerif Emre AK
