SEVGİLİ DOST – I


Sevgili Dost,
Yenilerini yaşayamadığımız için eski anılarımızı toparlamaya karar vermiştim. Yaşanılanı anı yapmak zevkliydi, anıları anlatmak yad etmek kolay ve güzeldi, toparlamak ne kadar zormuş. Sanki değerli bir eşyam kaybolmuş da onu aramak için bütün evi dağıtmışım gibi yoruyor bu durum beni, umarım sonucunda kaybettiğim o şeye ulaşırım, umarım bu kadar dağıtmışken ev gibi sonunda zihnimi de toplarım.
Beklentiler üzerine bir şeyler yazmamı beklemiştin ve beklentide olmamamı söylemiştin. Ömrün kalanında beklentim olmayacaksa kimseden, hiçbir şeyden ömrüm kalmış oluyor mu gerçekten sevgili dost? Sözlerini dinlemiştim aslında yani dinlediğimi sanıyordum ta ki dün gecenin sabahında uyandığım rüyayı görmeden.
Apartman girişinde kocaman masanın üstünde çeşit çeşit defterler vardı, kitapla, renkli kalemler, renkli kağıtlar, renkli zarflar, hatta bilirsin ki renkleri sevdiğim kadar saman kağıdı da severim saman kağıttan mektuplar, zarflar da vardı ve çeşit çeşit pullar… Apartman girişinde beni karşılayan bir kız vardı kimin bunlar, dediğimde hepsi aynı kişiye gelmiş, demişti. Şaşırdım ama yine de o renklerin onca kağıt kokusunun arasına girmekten alamadım kendimi, hepsi bir kişiye olamazdı ben de bekliyordum bana da bir zarf olmalıydı, en renksizi olsa da razıyımdır bilmem biliyor musun.
Hepsinin üstüne tek tek baktım sevgili dost, tek birinde adımı görmediğime yemin ederim. Bu durum insanı nasıl üzer sen bilmezsin çünkü sen hiç beklemeden üstünde ismin yazılı bir zarf alıyorsun, bunu ancak bekleyip de zarfın üstünde ismini okuyamayanlar anlar. Üzüntüyle ayrılıyordum masanın başından. Ne bir kitap ne bir defter ne bir mektup… Onca tükenmez kalem vardı gökkuşağını andıran, ben tükenmiş bir kaleme de razıydım, bilirsin kalbimi kandırmayı iyi bilirim bu kalem neler yazdı kim bilir, der yine alırdım ama benim adıma bir tükenmiş kalem de yoktu sonra bir nota bile razı olabileceğimi düşündüm. Notları hep öğretmenlerden alacak değiliz sonuçta bu sefer dosttan olsun demiştim ama üç satır not da yoktu, iki kelime de yoktu tek bir harf bile olmadığı gibi.
Böyle bir yokluğun hüznüyle evime çıkarken bir anda postacının dur ihtarıyla durdum, “hepsi sizin için bir imza alabilir miyim?” Bu mutluluğu sen bilmezsin sevgili dost, ama ben bilirim. Beklenti için olmanın heyecanını, çok beklesen de bir sonuç almanın gözlere dağıttığı bulutları ben bilirim. Bu zarfın üstünde isim olmayacak sevgili dost, kime gideceği belli olmayacak ama artık mektuplar hak edene gitsin diye dilerim.
Sevgiler Sevgili Dost
İmza bir dost…
DENİZ SEVEN

Mektup… Öyle güzel, naif bir şey ki. Hiç bir zaman klavyelerimizden çıkan harflerle bir olmayacak. Ve şu hayatta gerçekten de yazılmaya başlanmış ama yarım kalmış, tamamlanmış ama gönderilememiş veya belki de gönderilmiş ama yerine ulaşamamış ne çok mektup vardır. İçinde anılar, duygular ve düşünceler, bir tarih .. ne çok şey var. Özellikle gönderemediğimiz mektupları düşünürsek, bir noktada kendimize de yazıyor olabilir miyiz? Belki günlük tutar gibi veya sadece duygularımızı kimseyle bir kağıt aracılığıyla paylaşmak ve rahatlamak için. Vesselam yazana da yazılana da mektup güzel gelir bence. Beklemek mevzu ise apayrı. Hayatın yorucu bir yanı… Kaleminize, yüreğinize ve mektubunuza sağlık 🙂