SEVGİLİ DOST – II
Sevgili Dost,
Çoğu zaman tarafından bir haber bekliyorum. Sen meraklanmazsın biliyorum ama ben seni merak ediyorum. Edebiyattan biraz olsun anlıyor olmanı dilerdim çünkü biraz edebi olmak çokça ebedi kılar insanı. Huyunu suyunu bildiğimden iki satır yazını aramıyor gözlerim ama ara ara kulağımda yankılansın istiyorum sesin.
Yeni hayatı nasıl gidiyor diye düşünürken bazen, acaba yeni hayatı var mı sorusu çınlıyor zihnimde. İyi olmanı mı isterdim eskisi gibi olmanı mı isterdim bilmiyorum çoğu zaman, ama emin olarak bildiğim şeyler var benim de, o da Ali Ural’a yaptığım bu nazire. Tezatlıkları taşlamaları severim aslında neden nazire yapmaya karar verdim, diyeceğim ama sen edebiyat bilmezsin ben de sorumun cevabını.
Sevgili dost, yazıp yazıp sildiklerimi yolluyorum şimdi sana, çünkü yarın yazabilecek miyim bilmiyorum, yarın silebilecek miyim bilmiyorum, yarın yollayabilecek miyim bilmiyorum. Bazen kendimi dört duvarda çelikler arasında yalnızken buluyorum. Bu durum korkutuyor beni biliyorsun ama sen de yalnızlığıma bir şeyler yapmıyorsun.
Aynı şeylerden korkmayalı aynı şeyleri duymayalı epey zaman oldu. Bazen zaman farklı işliyor. “Bazı vakitler, yirmi dört saatin içinde her bir saate, gizliden yirmi dört saat daha eklemişler gibi yaşanıyor; bazen de gün bitmeden ay bitivermiş oluyor.” Baki kalan zamanın aktığı ve bizim zamanımız da akıyor biliyorsun.
Zaman denen bu aynaya baktığımızda tuğla tuğla ördüğümüz duvarlar görüşümüzü kesecek, elimizin tersiyle ittiklerimiz yaralayacak bizi. İşin aksi sıcağıyla duymadığımız yaralar zamanla acıyacak. Canını yakmadan, canımı yakmadan geçir şu ömür denen zamanı sevgili dost.
İmza, bir dost.
Deniz SEVEN