SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLER
Bu kelimeleri yazmaya başladığım şu anda dünyada yaklaşık 7,8 miyar insanız ve her saniye ölümlerle birlikte pek çok insan da dünyaya geliyor. Dünya nüfusu hızlı bir şekilde artarken bizim geçmiş koşullarla, bilgilerle yaşamamız ne kadar mümkün?
Artan nüfusumuzla birlikte artan ve azalan pek çok da unsur var. Tükettiklerimiz ve dolayısıyla da atıklarımız, yeryüzünde kapladığımız alan artarken kaynaklarımız da o hızla azalıyor. İnsanoğlu var oldukça ve bir şeyleri değiştirmedikçe bu durum hiç durmadan artarak devam edecek. Bu başlık altında pek çok konudan biri olan sürdürülebilir şehirler hakkında konuşmak istedim bu yazıda sizlerle.
Kavram olarak sürdürülebilirlik, insanlık tarihi boyunca söz konusu olsa da 18.yy. ın başlarında almanca “Nachhaltigkeit” yani “sürekli verim” anlamındaki terim olarak bir ormancılık kitabında geçiyor ve 19. yy. da İngilizce karşılığını da bularak hayatımızda yer ediyor. Günümüzde en yaygın tanımı ise ‘gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden günümüzün ihtiyaçlarının karşılanması’ şeklinde. İlk zamanlarda sadece biyoloji ağırlıklı çalışmalar şeklinde karşılık bulsa da şu an hayatın her alanında sürdürülebilirlik söz konusu ve aynı zamanda da gerekli.
2015’te Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülke tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılmak üzere “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” * adı altında 17 amaç belirlenmiş ve öncesinde de başlanmış olan çalışmalar halen daha dünya çapında devam etmektedir. 11. Madde ise ‘Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar’. İlk akla yeşil mimari ve şehrin yeşillendirilmesi gibi düşünülse de işin çok daha çeşitli boyutları var. Örneğin özellikle büyük şehirlerin ve termik santral bulunan kentlerin çoğunda hava kalitesi oldukça düşük. Bu da insan sağlığını ciddi anlamda tehlikeye atıyor. Hava kirliliğinin sebeplerinde ise ulaşım araçları, yapılardaki enerji atıkları gibi durumlar bulunuyor. Her ne kadar yıllardır dile getirsek de karbon salınımını, yenilenebilir enerjiler kullanarak ve yeşil örtüyü arttırarak azaltmak konusunda çok da hızlı ve iyi değiliz. Karbon nötr olması gereken bu sürdürülebilir şehirlerde bu duruma çözüm olarak ise daha kompakt yerleşimler sağlanarak insanların otomobil kullanım ihtiyacını azaltarak bisiklet ve yaya yollarını ana yol şeklinde düzenlemek ve insanları buna teşvik etmek seçeneklerini söyleyebiliriz. Tabii teşvik ederken şartlar da insanlar için uygun hale getirilmeli. Yazının sonunda bahsedeceğim örneklerde biraz daha çözüm yolu görmüş olacağız bu konuda. Ulaşım ve karbon salınımı durumu dışında mimaride, yapılarda da enerji kaybı minimuma indirilmeli ve atık yönetimi de ayarlanmalıdır. Mimaride bu konuda en çok yalıtım olayı ön plana çıksa da güneşi en verimli şekilde kullanma, ısıtma ve soğutmayı, enerjiyi en doğru şekilde ayarlamak da oldukça önemli. Yalıtım kalınlığı da tabiki ısıtma ve soğutma sistemlerine oldukça etki etmektedir. Pek çok ülkede standartlar yükseltilse de ülkemizde halen gelişmekte olan bir durumdur. Doğal aydınlatma ve havalandırma düzenlemeleri ile de enerji korunumu sağlanarak maliyet, enerji gibi pek çok kazanç elde etmek de mümkün. Su kaynaklarımızın da hızla tükenmeye başladığı bu zamanda atık su yönetimi ve suyun kullanımı ile ilgili konuları da dikkate alınıp düzenleme yapılması da başka önemli bir mevzu.
Yerellik de bahsettiğim ve henüz bahsetmemiş olduğum başlıklar için oldukça önemli aslında. Ulaşım araçları her ne kadar seyahat amaçlı kullanılsa da çoğunlukla da insanların ihtiyaçlarının üreticiden tüketiciye ulaştırılması için kullanılıyor. Bu sebeple de bu durumu aza indirmek de üretim sahalarını tüketiciye yaklaştırmak anlamını taşıyor. Kompakt şehirler bunu da düşünürken temel olarak tükettiğimiz gıda için de büyük tarım arazilerinden ziyade şehrin içinde daha küçük tarım alanları, bahçeleri olmalı. Sürdürülebilir tarım adı altında da bu durumu inceleyebiliriz. Yerel olma durumu yapıları inşa ederken de oldukça önem arz ediyor. Özellikle de malzeme konusunda. Bir bölgede ham madde, malzeme ne kadar yerelle ilişkili olursa hem mali olarak hem zaman olarak hem de enerji olarak pek çok fayda sağlayabilir. O bölgeye kazanç getirmesi ve tükenmekte olan değerleri korumak da bambaşka güzel kazançlar elbette.
İnsanoğlu olarak bir şeyleri yıkıp yeniden yapmayı veya elimizde olan tükenmeden yenisini yapma işini de çok seviyoruz. Ancak mevzu dünyamız, bizim ve gelecek neslin hayatı ve sürdürülebilirlik olunca işler pek de öyle olmuyor. Sürdürülebilir şehir ve mimari kavramı yeşil şehirler, yeşil mimari, yeşil çatı gibi kavramları da beraberinde getirirken sadece her yere yeşil koymanın yeterli olabileceği hissine kapılsak da temelde pek de öyle değil. Öncelikle tükettiklerimizi ve ardından bıraktıklarımızı değiştirmedikçe ne kadar ağaç dikersek dikelim durumlar pek de iyiye gitmeyecek. Ve yıkmayı sevsek de bunun bize maliyetini hiç de düşünmeden yapmak pek akıllıca olmasa gerek. Tıpkı hayatlarımızda yıktığımız pek çok şey gibi. Büyük bir enerji, iş yükü ve atık oluşturan yıkım durumu mevzu sürdürülebilirlik olunca yerini dönüşüm kavramına bırakıyor. Var olan eski bir yapıyı veya işlevi değişen bir yeri yıkmak yerine onu yenilemek hem atıkları ve ham maddeyi taşırken oluşacak olan karbon salınımını düşürecek hem de malzeme ve enerji konusunda kazanç sağlayabilecektir. Belki her durum için geçerli olmama ihtimali olsa da dönüşümün açık ara kazançlı olduğunu görebiliriz. Aynı şekilde bir mekân veya bir araç tek bir işlev üzere değil de çeşitli birkaç işlev üzere de tasarlanır, uygulanırsa o oranda kayıplar da aza indirilecektir ve boşa bekleme durumu da bir nebze engellenerek pek çok alanda enerji tasarrufu sağlanmış olacaktır. Aynı şey her yıl tüm insanlık olarak ürettiğimiz 2 milyar ton atık** için de geçerli… Yıllardır çok kez duysak da uygulama konusunda çok hızlı ilerleyemediğimiz bir durum geri dönüşüm. Gerek biz insanların uygulamak da zorlandığı gerekse yönetici mercilerin hizmet ve sistem eksikliğinden kaynaklı olarak dünyada halen daha yol alınması gereken bir durum. Ancak tam bir çözüm değil. Geri dönüştürmek de büyük tüketime karşı yetersiz kalabilir. O yüzden kullandığımız ürünlerin içeriği, geri dönüştürülebilme olasılığı önem arz ediyor. Geri dönüştürmekle birlikte bu sürdürülebilir şehirlerde enerji üretimi için atıkları da kullanmak bir başka karbon sıfır yöntemi. Mesela biyoenerji. Bu gibi pek çok alt başlığı içinde barındıran sürdürülebilir şehirlerin bir de bazı örneklerine bakalım.
Projected waste generation Global waste composition
İlk şehrimiz İsveç’de bulunan Malmö kenti. 16. yy. da İskandinavya’nın en büyük şehirlerinden biri olan Malmö, bir dönem tekstil, tütün üretimi, gemi yapımı da dahil olmak üzere yoğun sanayileşme yaşamış. 1990’ların sonunda da yepyeni bir devrim stratejisi geliştirerek kendini yeniden canlandırmak üzere çalışmalara başlamıştır. Bugün Malmö, OECD*** tarafından dünyanın en yenilikçi dördüncü şehri. Neredeyse sakinlerinin yarısı 35 yaş altında olan kentte 300.000 kişi yaşıyor. Ve bu kentte yeni geliştirilen strateji ile Malmö’de yapılan her şey sürdürülebilirlik göz önünde bulundurularak yapılıyor. Yeni iklim akıllı şehir bölgeleri (climate-smart-city) ortaya çıkıyor ve yeni çevre teknolojisi de kullanılarak eski alanlar iyileştiriliyor. Büyük konferans tesislerinin %100’ü ve otel odalarının %81’i zaten çevre sertifikalı olan Malmö’de hedef ise doğal olarak oldukça büyük: 2030’a kadar Malmö’ye %100 yenilenebilir enerji sağlamak. Sürdürülebilir kalkınma konusunda odak alanları enerji, inşaat, tüketim ve ulaşım. Neredeyse tamamen düzlük olan kentte ise 500 km’lik bisiklet parkuru mevcut. Batı Liman’ı bölgesinde ise %100 yerel olarak üretilen yenilenebilir enerji, bölgedeki yoğun trafiği en aza indirgeyen pnömatik çöp toplama sistemleri, evlerde düşük enerji tüketimi, yeşil çatılar ve biyolojik çeşitlilik düzeyini yüksek tutmak gibi pek çok yeşil girişimi görmek mümkün. Açık bir yağmur suyu sistemi de sokakları dolaşarak bu girişimlere bir yenisi oluyor. Neredeyse hiç araba olmayan bölgede bisikletle belirli mesafelere kolaylıkla da ulaşılabiliyor. Kentte sürdürülebilirlik ve çevre, restoranlardan üretici başka pek çok dükkâna, ticari mekâna kadar her noktada önem görüyor. Örneğin şehirde restoranlardaki ve tüm Malmö’deki yiyecek atıkları toplanarak biyogaza dönüştürülmesi üzerine çalışmalar devam ediyor. Şehrin otobüslerinin büyük kısmı da zaten toplanan yiyecek atıklarından üretilen biyogazla çalışarak karbon sıfır noktasında büyük önem taşıyor. Yerel olarak gıda yetiştiriciliğinde de geliştirmeler devam ederken Malmö’nün sürdürülebilir güzel bir kent örneği olduğunu da bir kez daha tasdiklemiş oluyoruz.
Diğer bir örnek olarak ise Almanya’nın ikinci büyük şehri ve bir liman kenti olan Hamburg. Avrupa’nın ikinci büyük limanına sahip olan kent, 2011 yılında Avrupa Komisyonu tarafından da 2011 Avrupa Yeşil Başkenti seçilmiştir. Ekolojik ayak izini azaltmak, yaşam kalitesini arttırmak için her an çalışan Hamburg pek çok uygulamalar yapmakta. 2 milyon nüfusu ile de Almanya’nın hatta dünyanın en yeşil kentlerinden biri olması bunun önemli göstergelerinden yalnızca biri. Şehirde pek çok park, su yolu, ağaçlı sokaklar, halka açık bahçeler, doğa rezervleri, çevre koruma projeleri ile aslında 100 yıllık bir geçmişe de dayanan kentin merkezinde de geniş yer kaplayan yeşil örtüyü görmek mümkün. Bunun yanı sıra karbon salınımını azaltmak üzere yola devam eden kentte, ulaşım ağları toplu taşıma olarak, şehrin pek çok yerine ulaşan tren ağları ile, park yerinde bekleyen özel otomobiller yerine otomobil, bisiklet vb. araç paylaşım hizmeti ve noktaları, 123’ten fazla bisiklet ödünç alma istasyonları, scooterlar, bisiklet taksiler, elektrikli araçlar gibi alternatifler ile pek çok yeşil çözüm kent sakinlerine sunulmuştur. Turistler için de yeşil seyahat seçenekleri elbette mümkün. Bisiklet ile kentin pek çok yerine ulaşmak da bunlardan biri olabilir. Aynı yeşil çözüm, ticari mekanlar için de geçerli. ‘Sıfır atık’ düşüncesiyle plastik içermeyen, tüketime de dikkat çeken alışveriş noktaları bulmak oldukça mümkün. Satılan ürünlerin de bu politikayla ekolojik olmasının yanı sıra yiyeceklerden ev eşyalarına, hijyen malzemelerine kadar plastik ambalaj kullanılmadan hatta ambalaj kullanmadan ürünleri tüketiciye sunan noktalar var. **** Restoranlarda, kafelerde otellerde de aynı yeşil düşünceyi, sürdürülebilirliği görebiliriz. Mimaride de yeni yapılan binalarda bu konuda dikkat eden Hamburg, pek çok örneğe de ev sahipliği yapmakta. Aslında dünya genelinde yeni yapılan mimari yapılarda sürdürülebilirlik, LEED (Leadership in Energy and Environmental Design; Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) gibi sertifika sistemleri, çevre dostu ilkeleri dikkate alan pek çok örnek görmek de mümkün.
Aslında sürdürülebilirlik yolunda ilerlemiş ve ilerlemekte olan daha pek çok örnek sayabiliriz. Yaklaşık dört milyon nüfusu ile Los Angeles; kalabalık ve yoğun trafik durumuna rağmen su tüketimi, var olan bol güneşi değerlendirerek güneş enerjisi sistemleri, enerji verimli binaları, atık yönetimi gibi pek çok alanda çalışmalar yapmış ve çalışmalara devam ederken; İsviçre’nin en büyük kenti olan Zürih, bundan önce saydığımız pek çok çözüm adına çalışmalar yaparken, kömür işletmecilerine yaptığı yatırımları da keserek yerel durumuna uygun adımlar atmaya da devam ediyor. Küçük büyük pek çok şehir kendi koşullarına, coğrafyasına uygun adımlar atıyor. Ülkemizde de yaklaşık 3 milyon nüfusuyla Bursa ve 2 milyon nüfusu ile Gaziantep’te bu amaçla kentin büyüme yönünde sürdürülebilir, eko kent planları hazırlanmıştır. Karbon sıfır, sürdürülebilir tarım, üretim vb. bu yazıda çokça bahsettiğimiz yeşil uygulamalara da yer verilmiş bu projelerde. Başka illerde de belediyelerce yeşil girişimler planlanmakta ve uygulamaya çalışılmaktadır. Temelde tüm dünya olarak şu an bu yolda neler yapabiliriz diye düşünüp ona göre ilerlersek kazancımız eminiz ki çok olacaktır.
Sürdürülebilirlik ekonomik, sosyal, politik temellere dayanmakla birlikte pek çok başlığı içermekte. Çok fazla yapabileceğimiz seçenekler varken bir yerden başlamak gerek bireysel olarak gerekse ülke ve dünya olarak oldukça önemli. Umarız ki hep birlikte daha fazla geç kalmadan dünyamız, kendimiz ve gelecek neslimiz için çalışmalara başlayabiliriz. Unutmayalım, yapabileceğimiz şeyler her zaman var, hem de hayal ettiğimizden çok daha fazla.
Betül AKBAŞ
* https://www.kureselamaclar.org/
** https://datatopics.worldbank.org/what-a-waste/trends_in_solid_waste_management.html
**** https://www.stueckgut-hamburg.de/
Türkiyedeki etkinlikler hakkında daha fazla için bakabilirsiniz: https://wrisehirler.org/
- görsel kaynağı: https://www.iberdrola.com/
Teşekkürler, tüm insanlık olarak gayret göstermek dileğiyle