TÜRKİYE’DE BİLİM İNSANI OLMAK


Newton, Edison, Graham Bell, Marie Curie ve daha pek çok bilim insanını öğrendik ve öğreniyoruz küçüklüğümüzden beri. Günlük hayatımızda kullandığımız eşyaları, nesneleri, kanunları bulan kişileri öğreniyoruz. Belki farkediyoruz belki de hiç aklımızın ucundan bile geçmiyor ama hepsinin isminin yabancı olduğuna rastlıyoruz. Dünyanın pek çok yerinden bilim insanlarını görüyoruz ama bize tanıdık gelen Türk bir isim bulamıyoruz aralarında. Irkçılık olarak değil bir farkındalık olarak dile getiriyorum bu durumu. Bir yazı okusak, bir kitapta, belgeselde rastlasak isimlere, hep yabancı. Hiç Türk bilim insanı olmadığından değil de bize bir şekilde sıkça sunulan, öne çıkarılan, bilinçli veya biliçsiz bir kalıp gibi yabancılar olduğundan belki de.
Ali Kuşçu, Hezarfen Ahmed Çelebi, El Cezeri, Cahit Arf, Hulusi Behçet, Remziye Hisar, Feza Gürsey, Aziz Sancar ve daha pek çok isim var geçmişte, günümüzde kendini bilime adayan. Bugün de isimlerini birkaç dakikalık haberlerde veya internette, sosyal medyada gördüğümüz farklı dallarda önemli çalışmalar yapan yeni Türk bilim insanlarını görüyoruz. Halbuki örnek verecek olursak Ali Kuşçu, matematik, astronomi gibi alanlarda kendini geliştirmiş, önemli çalışmalar yapmış bir bilim insanıdır. Gökyüzündeki pek çok yıldızı ve özellliklerini yazdığı bir rehber Christoph Colomb’un (Kristof Kolomb) Amerika’yı keşfinde yardımcı olmasına rağmen ilk gittiği bile tartışılan Colomb’un ismini duyuyoruz ve biliyoruz. Ya da Leonardo Da Vinci’nin çalışmalarında kaynak olarak eserlerini kullandığı İsmail Cevheri’yi, El Cezeri’yi değil de sadece onlardan esinlenip yine bilime de büyük katkıları olan Da Vinci’yi duyuyoruz.
Peki neden bu kadar az karşımıza çıkıyor bu isimler diye sorduğumda birkaç cevap geliyor aklıma. Yukarıda da bahsettiğim gibi bizim önümüze sunulanların bilerek yabancı seçilmesi. Siyasi bir konu olabilir belki bu konu, çok daha uzun başlıklar içerebilir. Biz bilim dünyası açısından bakarsak belki de insanların her gün bariz şekilde gördüğü ampulü bulanı merak etmesi veya öğrenmesi ama hayatının her anında olsa da ampul veya telefon kadar somut olmayan matematik, fizik alanında bulunanları, yapılan keşifleri farketmemesi, hayatımızı kolaylaştıran makinelerin nereden geldiğini değil şuan nerede olduğunu merak ettiği için gölgede kalıyor bu isimler.
Başka bir neden de aslında genel olarak eğitim sistemindeki sıkıntıları da içine alan bir başlık oluyor. Merak etmiyor, sorgulamıyor, okumuyor ve araştırmıyoruz. Hayatımızda öne çıkan veya önümüze sunulan pek çok şeyin ardında kalıyor bunları öğrenmek. Sadece eğitim sistemiyle de değil, genel olarak imkanların sınırlı olması, teşvik veya destek bulunamaması da bir sorun ülkemizde. Başka ülkelerde veya yabancı şirketler de pek çok fikir, bilimsel keşif, araştırmalar destekleniyor ve geniş kampüs alanları verilerek, belirli kaynaklar oluşturularak düşüncelerin geliştirilmesine önayak olunuyor. Halbuki ülkemizde genel manada bu alanlar labaratuarlarla sınırlı kalabiliyor. Teknoparklar yapılsa da, orada yürütülen imkanlar ne kadar özgür ve geniştir tartışmak gerekebilir ya da içinde bulunan ve fikrini geliştirmeye çalışan bilim tutkunlarının fikrini sormak gerekir. Belki de bu sınırlar ve destek görememek bir şeyler yapmaya çalışan bilim insanlarını beyin göçüne zorlamıyor mudur? Geçmişteki ve günümüzdeki bilim insanlarının hayatlarına kısaca baktığımızda da aslında rastladığımız bir şey var. Eğitim hayatlarının bir kısımında ülkemizdeki yabancı okullarda, özel okullarda okuduklarını veya yurtdışında bulunup eğitim veya iş üzerine oralarda hayatlarının belli bir zamanını geçirdiklerini görebiliriz. Bu yüzden eğitimde ve sonrasındaki iş hayatında imkansızlıklar da engeller de bir sebep aslında rastladığımız az sayıdaki isimlere.
Remziye Hisar(1902-1992), kimyayı seçme nedenini bir röportajında “Fen derslerinde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum.” cümleleriyle açıklamış benim de sizinle birlikte sorgulamak istediğim durumu. Kendimin de içinde bulunduğu bu soru’nun cevabını vermek ne kadar mümkün olmuştur bilemem ama bir çocuk dergisinde gördüğüm yabancı bilim insanlarının isimleri üzerine sordum bu soruyu ben de. Her gün kendimize sormamız gereken pek çok soru gibi. Bize sunulanın haricinde bizim kendimize ne sunabileceğimizi, geleceğe ve çocuklara ne sunabileceğimizi sormamız gerek kendimize. Farkındalığımızın artması ve bizim de yapabileceğimiz şeyleri görmemiz dileğiyle…
Betül AKBAŞ
