UMUT

UMUT
Gizli servetimiz, deli cesaretimiz, karanlıklarda oluşan tebessümümüz, yaptıklarımızın sebebidir bir umut. Yok sanırız, bitti sanırız, bize hiç uğramamış sanırız da gözümüzü açıp etrafa bakmayız. Sadece bir umut yetecektir dünyayı değitirmeye, dağları sırtlanmaya hissederiz; sadece bir umut yetecektir karanlığı aydınlatmaya biliriz de “umut yok işte” diye söylenmekten bir fener yakamayız, mumu tutuşturamayız, lampanın düğmesine dokunamayız işte.
“Artık umudum tükendi” dediğinde açık pencereden içeri sızan sonbahar yaprağını alıp duvara as adı Umut olsun.
“Umut nedir?” diye düşünürken karanlık gecede gökyüzüne bak, kayan yıldızın adı Umut olsun.
“Umut nerde?” diye sahilde dolaşırken kıyılara vuran dalgaların adı Umut olsun.
“Umut kimde?” diye sorduğumda, hiç tanımadığın birinin tesadüfen yakaladığın göz kırpışının adı Umut olsun.
Sen “umudum yok” diyenlerin bile oltasını sallarken dudağına yapışan “rast gele”ye bak ve ona umut de, yolculuğa çıkarken “dönüşte ne getireyim” diye soranların sebebine bak ve ona umut de, telefonu kapatırken “görüşürüz” dememize umut de, kartpostalın arkasına yazılan iyi dileklere umut de, hastane koridorlarında volta atanların inancına umut de, karlı dağlarda rastladığımız kardelene bak ve umut de, iyi günler dileyen insanlara umut de.
Ne balığın yemi yutacağı, ne yolcunun döneceği, ne görüşebileceğimiz, ne kartın gideceği, ne hastanın iyileşeceği belli. Umut hep vardır ve var olacaktır, bakmayı bileceksin. Karlı dağda da çiçek beklemiyordun ama çıktı işte. “Gelecek güzel günler bizleri bekler, yeter ki umut* eksilmesin yüreklerden.”
Siyah Çekirdekli Güneş
